11 Mart 2015 Çarşamba

Oyuncak yapımı - Şakacı Zebra Ahtapot

Uzun zaman önce bir fotoğrafta benzerini gördüğüm oyuncağı geliştirdik ve 
Bir kolundan çekince diğeri kısalan,
Renkli boncukları kollarla beraber hareket eden,
Sallayınca ses çıkaran,
yerde yuvarlanmayı çok seven, eğlenceli bir oyuncak yaptık. Bir sürü kolu olduğu için "ahtapot", deseninden dolayı "zebra" dedik.


En önemli görevi bebekleri eğlendirmek olan ahtapot, çaktırmadan ince motor becerilerini ve el göz koordinasyonunu geliştirip, bebeğin sebep sonuç ilişkisi kurmasına yardımcı oluyor.
Onun tutmaya çalıştığı ip hızla arkadan kısaltılınca, şaşırtıp eğlendiyor, "bu ip nereye gitti?" diye düşündürüp araştırmaya teşvik ediyor.
Kırmızıyı çekelim, yok çizgiliyi, şimdi de kalpliyi diye oynarken de, sıfatları öğretiyor.

Malzemeler

Arkası yapışkanlı kaplama kağıdı 
boş sağlam bir kutu (Rulokat kutusu ideal)
kurdele ve bağcıklar 
boncuklar

Yapımı 

1- Kutu yapışkanlı kağıtla kaplanır.
2- İstenen yerler önce çivi ile delinip, sonra vida ile genişletilir.
3- Kurdeleler geçirilerek uçlarına isteğe göre boncuk takılır.
(Eğer boncuk takılıyorsa, boncukların çıkma ihtimalini ortadan kaldırmak için,kurdale uçlarına, boncuklardan daha büyük olacak şekilde 3-4 düğüm atılır.)
4- Afiyetle oynanır. :)




Paylaş

2 Mart 2015 Pazartesi

Kırtasiye Delisi - Çocukları Mutlu Etmek İçin İlla Oyuncakçı mı Gerek?

Oğlumun yaşındaydım. İşten gelen babama “terlik verme görevi”ni, elinde bizim için tuttuğu bir poşet varsa daha heyecanla yapardım. Hele birde kırtasiye poşetiyse bu, “oyuncak olsa daha mutlu olamazdım” etkisi yaratırdı bende. Kurulunca yürüyen havuç ve patlıcan kalemtıraşlarımız hala gözümün önünde.  Hatta sallayınca içinden uç çıkan kalemle, o zamandan tanıştığım için, üniversitede kullandığım çizim kalemlerini hiç yadırgamamıştım. Renkli renkli silgiler, farklı boyalar, değişik kalemler, kitaplar, cetveller … Okumayı, yazmayı, çizmeyi, resmi çok seven bir çocuğu bunlardan başka ne bu kadar mutlu edebilirdi ki…

Büyüdüm. Üniversiteye gittiğimde, yapılacak ödevler  ya da maketler için malzeme avcılığı yaptığım bir mekan olmuştu artık kırtasiye benim için. Kırtasiyenin yanına birde "hırdavatçıları gezme" hobisi eklenmişti hayatıma. Çatı, baca, ağaç, direk, döşeme, kaplama, "hangi malzemeden ne yapılır?" Kaşif gibi gezerdik.

Biraz daha büyüdüm, işe başladım, bu sefer sadece eskiz kağıtları, çizim kalemleri, her renk ve tonundan almak istediğim profesyonel boya kalemleri için sevdim kırtasiyeleri.

Sonra oğlum büyüdü… Bende ki "kırtasiye sevgisi" tekrar depreşti. Kitaplar, boyalar, kartonlar, çeşit çeşit aktiviteler… Şimdi kırtasiyeler daha büyük, malzeme yönünden daha zengin, gezmekse oğlumla olduğu için daha zevkli… Ama hala babamın küçücük dükkanlardan bizim için aldıkları kadar güzellerini bulamıyorum o koskoca kırtasiyelerde…


Artık ne zaman ailecek geziyor olsak, büyük kırtasiyeleri gördüğümüzde, önünde durup babamıza bakarız. Sağa yada sola devrilen bıkkın gözler ve homurdanma şeklinde "tamam çok oyalanmayın!" diye çıkan onayla, ve elini tuttuğum vatandaşın "yaşasııınn…!" diye sevinç çığlıkları eşliğinde bu dükkanlara  girmeden edemeyiz.
Ben oğlumun yapmaktan zevk alacağı bir faaliyet ararken, o "bir şey"ler yapacağı malzemelere bakar. Alacak çok şey bulduysak bile, "hangisi daha gerekli?" diye sorgularız, hem bir sonraki sefer kırtasiyeye girecek bir bahane bulabilmek içinde almak istediğimiz birkaç şeyi  almadan çıkarız. Böylece istediğimiz her şeyi alamayacak olma ihtimaline ve alışverişte tercih yapmak zorunda kalırsak birini seçebilme durumuna alışırız…

Alınan malzemeler eve gelince diğerlerinin yanına yerleştirilir. Birkaç aktivite hemen o akşam gerçekleştirilir ve güzel vakit geçirilir.

İşte bu yüzden, bir kadın için kozmetik dükkanı ne ise benim içinde "kırtasiye" o demek. 
Yani, "kırtasiye" demek, "kitap" demek, "şiir" demek, "günlük" demek, "çizim" demek, "renkli kalemler" demek…., 

Yani yazmak, çizmek, boyamak, üretmek  demek, hayal gücü demek, …
"kırtasiye" demek, çocukken 4 gözle beklediğimiz o küçük poşetler demek…




 

Paylaş